BLOG

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesinde düzenlenmiştir.

Genel Olarak İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu

Özel imar rejimine veya belediye sınırlarında bulunun alanlarda; ruhsata aykırı veya ruhsat alınmadan olarak inşa edilen binalar imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturmaktadır. Bu başlıkta, TCK’nın 184’üncü maddesinde düzenlenen Çevreye Karşı Suçlar bölümünde yer alan “İmar Kirliliğine Neden Olma” suçu incelenmektedir.  Bu suçta korunan hukuki değer çevredir. İmar kirliliği, topluma karşı işlenen bir suç olarak kabul edildiğinden gerçek veya tüzel kişiler mağdur olarak davaya müdahil olamazlar.

TCK’nın “İmar Kirliliğine Neden Olma” başlıklı 184. maddesine göre ;

(1) Yapı ruhsatı alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yapı ruhsatı olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.

(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

(6) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz “

 TCK 184. Madde Gerekçesi

Bölüm metninde, imar mevzuatında öngörülen usul ve şartlara aykırı olarak inşaat faaliyetlerinde bulunmak suç olarak tanımlanmıştır.

  • Birinci suç, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yapmaktır. Dolayısıyla binayı yapan sadece müteahhit, taşeron, kalfa veya kalfa değil, bina sahibi de fail olarak bu suçtan sorumlu olacaktır. Ayrıca bu tür inşaat faaliyetleri için kontrol ve denetim hizmeti veren teknikerler de bu suçun faili olarak cezalandırılır.
  • İkinci fıkrada; yapı ruhsatı olmaksızın işe başlanması nedeniyle bir şantiyeye elektrik, su veya telefon bağlanması veya bu hizmetlerden yararlanılmasına izin verilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
  • İkinci fıkrada; yapı ruhsatı olmaksızın işe başlanması nedeniyle bir şantiyeye elektrik, su veya telefon bağlanması veya bu hizmetlerden yararlanılmasına izin verilmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
  • Üçüncü fıkrada, bir binaya elektrik, su, telefon veya gaz bağlamak veya bu hizmetlerden yararlanılmasına izin vermek, yapı ruhsatına dayalı olsun veya olmasın ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
  • Yapı kullanma izin belgesi olmaksızın bir binada herhangi bir sınai veya ticari faaliyete izin verilmesi 4.üncü fıkraya göre ayrı bir suç teşkil eder.
  • Beşinci fıkra, bu madde hükümlerinin uygulama kapsamını sınırlar. Bu bölüm hükümleri sadece belediyelerde veya özel imar rejimine konu olan yerlerde uygulanır. Örneğin organize sanayi bölgeleri, özel imar rejimine tabi alanlardır. Ancak, sanayi ürünleri üreten tesislerde bu sınırlama kabul edilmemiştir. Bu itibarla, sanayi ürünleri üreten köylerin sınırları içinde inşa edilen tesisler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.
  • Altıncı fıkrada, İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 10.2004 tarihinden önce bu eylemlerde bulunan kişi imar kirliliği suçundan cezalandırılmayacaktır.


Çünkü, Türk Ceza Kanunu'nda ilk kez 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe giren çevreyi kirletme suçundan bu yana, evrensel suç ilkesine uygun olarak, “kanunsuz suç ve ceza olmaz " ilkesi gereğince, ceza hukuku ilkesi ve kanunları, hiç kimse kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.

Hiç kimse yasasının öngördüğü eylemden başka bir eylem için veya yasanın öngördüğü cezadan daha büyük bir cezaya çarptırılamaz.

İmar Kirliliği Suçunun Şikayeti ve Süresi

İmar kirliliğine sebep olma suçunun soruşturması ve kovuşturulması şikayete tabi olmayıp re’sen gerçekleştirilmektedir. Mağdurun veya müştekinin şikayetten vazgeçmesi, soruşturmanın ve kovuşturmanın işleyişine etki etmemektedir.

İmar Kirliliği Suçunun Zamanaşımı

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Savcılık tarafından en geç 8 yıl sonra soruşturma açılabilir.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunda Uzlaşma

Uzlaşmaya bağlı suçlarda soruşturma aşamasında savcılık tarafından dosya uzlaşma bürosuna gönderilecektir. Uzlaştırmacı tarafların uzlaşma ihtimalinin olup olmadığını soracak, uzlaşma mümkün ise tarafların uzlaştırılması konusunda ortak bir karara vardıracaktır. Uzlaşma sağlandığı vakit, yargılama aşaması sona erecektir. Ancak imar kirliliğine neden olma suçu uzlaşmaya tabi suçlardan değildir. Bu nedenle uzlaşma hükümleri uygulanmayacaktır.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunun Cezası

Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı bina yapan veya yaptıran, yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar nedeniyle kurulan şantiyelerde elektrik, su veya telefon bağlantısına müsaade eden kişi 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası alacaktır.

Yapı kullanma izni alınmadan binalarda herhangi sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi ise 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Adli Para Cezası

Adli para cezası 1 yıl veya altında olan cezalar adına verilmektedir. Hapis cezasının paraya çevrilmesi için cezanın 1 yıl veya altında olması gerekmektedir. İmar kirliliğine neden olma suçundan verilen hapis cezasının bu şartlarla adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık hükümleri her suçta işlenmemektedir. Kanunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanacağı suçlar ayrıca belirtilmiş olup uygulanması halinde cezasında indirim uygulanacaktır. Etkin pişmanlık, suç işlenmesi sonrasında pişmanlık duyması ve suç nedeniyle vermiş olduğu zararı gidermesidir. İmar kirliliğine neden olma suçunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanacağı Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddenin 5. fıkrasında belirtilmiştir:

Ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptırılan bina imar planına ve ruhsata uygun hale getirildiği vakit kamu davası açılmayacağı, açılır ise kamu davasının düşeceği düzenlenmiştir.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı ise 2 yıl veya altında olan cezalar adına verilmektedir. Suç işleyen kimsenin daha önceden bir sabıkasının olmaması ve HAGB kararının verilmesinde onayının olduğunu belirtmesi halinde verilmektedir. Ayrıca sanığın kamunun uğradığı zararı aynen iade veya zararı tamamıyla gidermesi halinde HAGB kararı verilmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/4-567 Esas, 2015/11 Karar sayılı dosyasında da belirtilmiş olduğu üzere “…Bu nedenle, imar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek TCK’nin 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunan fail hakkında CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma imkanı bulunmamaktadır.” İmar kirliliğine neden olma suçundan hagb kararının verilemeyeceğinin altı çizilmiştir.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunda Erteleme

Hapis cezasının ertelenmesi kararı ise verilen hapis cezasının infazının ertelenmesidir. Ancak belli koşullarda verilebilmektedir. 2 yıl veya daha az olan hapis cezası olması, kişinin daha önceden kasıtlı bir suç işlememiş olması gerekmektedir. Tüm bu nedenlerle imar kirliliğine neden olma suçundan ceza ertelenmesi kararının verilmesi mümkündür.

İmar Kirliliği Suçunda Görevli Mahkeme

Suçun işlendiği, imara aykırı yapının bulunduğu)yer Asliye Ceza Mahkemesi yetkili ve görevli mahkeme olarak belirlenmiştir.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

İmar Kirliliğine Neden olma suçundan ceza verilebilmesi için ruhsata aykırı imalatlarla ilgili detaylı inceleme yapılması gerekmektedir.

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak,

TCK’nın 184/1. maddesinde “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran” kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Yasasının 5. maddesinde de bina kavramının “kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde açıklanması karşısında, yapı tatil zabtı ve iddianameye göre, balkonun kapatılması, bahçeye kapı açılması, salondan balkona çıkan kapılar iptal edilerek iki adet salon penceresinin büyütülmesi şeklinde ruhsata aykırı ilaveler yapıldığının belirlendiği somut olayda, yapı tatil zaptında belirtilen değişikliklerin alan kazanma niteliğinde olup olmadığı ve TCK’nın 184/1. maddesi kapsamında bina vasfında bulunup bulunmadığının binanın proje ve ekleri getirtilerek değerlendirilmesi, varsa komşu taşınmazlarda oturanlar, bu ilave imalatların yapımında çalışan şahıslar belirlenerek tanık sıfatıyla dinlenmeleri ve bilirkişiden yapı tatil zabtında belirlenen aykırılıkların yapım tarihinin belirlenmesine yönelik teknik verilere dayalı rapor alınması ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, bilimsel olmayan bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve katılan … vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.12.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi Esas: 2016/1674 Karar: 2017/15286 )

İmar Kirliliğine Neden olma suçunda ceza verilirken Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Hükümlerinin uygulanma alanı olduğuna dikkat edilmelidir.

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5271 sayılı CMK’nın 5728 sayılı Yasa ile değişik uyarınca mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosyada sanığa yüklenen kendisine ait binaya ruhsat almadan çatı katı yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda kişilere veya kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması, ruhsatsız yapının eski hale getirilmesinin ise ancak TCK’nın 184/5 maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından gözetilebilmesi ve sanığın silinme koşulları oluşmuş sabıkasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun uygulanma koşullarının bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, suçtan kaynaklanan zararın giderilmediği, suça konu yapıyı yıkmadığı, ruhsat almadığı şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması,

SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi Esas: 2012/18645 Karar: 2013/1463 Tarih: 24.01.2013)

Taksirle Öldürme ve İmar Kirliliğine Neden Olma

İmar kirliliğine neden olma suçundan; TCK’nın 184/1, 62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince mahkumiyet

Taksirle öldürme ve imar kirliliğine neden olma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1-Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,

Olay günü, ...’ın sabah saatlerinde kiracı olarak oturdukları evin damını çıplak ayakla yıkadığı esnada elektrik akımına kapılarak öldüğü olayda, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği’ne aykırı olacak şekilde binanın çok yakından geçen elektrik hattının yatay ve düşey mesafelere uygun olmadığının anlaşılması karşısında, olaya konu binanın 3. ve 4. katlarını yapan, binanın bitişiğinden yüksek gerilim hattının geçtiğini bilen ve bu durumun yasal şartlara uygun hale getirilmesi için ilgili kurumlara müracaat etmediği dosya kapsamından anlaşılan sanığın, gerekli tedbir ve önlemleri almayarak bir kişinin ölümüne neden olduğu olayda,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, kusura ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

2-İmar kirliliğine neden olma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Hükümden sonra 18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/761 Esas, 2019/12014 Karar)

Doğal Sit Alanlara İzinsiz Şekilde Müdahalede Bulunulması

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

İddianamede, dava konusu yerin 1. derecede doğal sit alanı içerisinde kaldığının belirtilmesi karşısında, 17/08/2011 tarih ve 28028 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, doğal sit alanlarında izinsiz gerçekleştirilen müdahaleler nedeniyle açılan davalara katılma hakkına haiz olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün görülmekte olan davadan haberdar edilmesi gerektiği,

Anlaşıldığından, sanık ...’ın temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA, dosyanın, tebliğ işlemi gerçekleştirildikten sonra verilmesi halinde temyiz dilekçesi de eklenmek ve ek tebliğname düzenlenmek suretiyle Dairemize yollanılmak üzere, incelenmeksizin karar mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE, 05/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2018/7925 Esas, 2019/15422 Karar)

Binanın Ön ve Arka Kısmına Balkon Yapılması

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- TCK’nın 184/1. maddesinde "yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran" kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, 3194 sayılı İmar Yasasının 5. maddesinde de bina kavramı "kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır." şeklinde açıklanmıştır. 10/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda binanın ön ve arka cephesine sanık tarafından proje ve eklerine aykırı olarak toplam 15.00 m² alanlı iki adet balkon yapıldığının belirtilmesi kaşısında, bu yerlerin bina vasfında olup olmadığı, taşıyıcı unsurunun etkilenip etkilenmediği ve inşaat ruhsatına aykırı olarak alan kazanımı olup olmadığı hususlarında bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre delillerin değerlendirilmesi gerektiği ve hükümden sonra 18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun'un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen geçici 16. maddesi de gözetilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

2- Kabule göre de, beraat eden sanık hakkında uygulanan yasa maddesinin gösterilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılan ... vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Sanık tarafından binanın ön ve arka kısımlarına 15 m² balkon yapılmıştır. Bu olay gerekçesi ile asliye ceza mahkemesi tarafından yürütülen davada imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında beraat hükmü verilmiştir. Katılan vekili tarafından yapılan temyiz itirazı sonucunda dosya incelenmesi ve görüşülmesi için Yargıtaya gönderilmiştir.

İnceleme sonucunda Yargıtay, olayın tam anlamı ile anlaşılıp doğru şekilde yargılanabilmesi için olayın da unsurlarının araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Balkon yapılan yerlerin bina vasfında olup olmadığı ve ruhsata aykırı olacak şekilde alan kazanımı olup olmadığının yetkili bilirkişiler tarafından araştırılması gerekmektedir. Yargıtay, hükmün bu araştırmalar tamamlandıktan sonra verilmesi gerektiğine kanaat getirmiştir. Ayrıca ilgili kanuna eklenen geçici madde gözetilerek sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği de belirtilmiştir.

Gerekli araştırmaların yapılması ve sanığın hukuki durumu hakkında ilgili madde sebebiyle yeniden değerlendirme gerçekleştirilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm hakkında bozma yönünde karar verilmiştir. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/2810 Esas, 2019/15073 Karar)

Binanın İmara Aykırı Yapılması

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- 16/10/2012 tarihli iddianameyle suça konu adreste bulunan 3 nolu binanın imara aykırı yapılması nedeniyle dava açıldığı, hükme esas alınan 21/06/2005 tarihli mirastan feragat sözleşmesi ve sanık tarafından dosya içerisine sunulan faturalardan sanığın zemin katta bulunan dükkan ile 1. katta bulunan 2 nolu dairenin maliki olduğu, Mahkemece söz konusu binanın 2. katında bulunan 3 nolu daireye yönelik değerlendirme yapılarak, mirastan feragat sözleşmesi ile bu dairenin ... lehine feragat edilmesi nedeniyle suçun sanık tarafından işlenmediğinden bahisle beraat kararı verildiğinin anlaşılması karşında, sanığa ait olan yerin tereddütsüz tespiti ile tespit edilen yerin TCK’nın 184. maddesi kapsamında imara aykırı olup olmadığı hususunda gerekirse yeniden keşif yapılıp, bilirkişi raporu alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi,

2- Suçun sabit görülmesi halinde ise, hükümden sonra 18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun'un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş ve Üst Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/3040 Esas, 2019/14350 Karar)

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçundan Mahkumiyet

1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34, 230 ve 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 308/7. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak sağlayacak biçimde açık olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirebilmesi için, kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken bu ilkelere uyulmadan 05.05.2010 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara atıfla yetinilerek gerekçeden yoksun şekilde sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırı,

2-Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, "İmar kirliliğine neden olma" suçu olduğu; 7143 sayılı Kanun'un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen geçici 16. maddesinde "Yapı Kayıt Belgesi" verilen yapılarla ilgili yıkım kararlarının ve idari para cezalarının iptal edileceğinin; TCK'nin 184/5. maddesinde de ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hale getirilmesi halinde açılmış olan kamu davasının düşmesi ve mahkum olunan cezanın bütün sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılacığının belirtilmesi karşısında söz konusu yasal hükümler gözetilerek sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi. (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/2714 Esas, 2019/6042 Karar)

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçundan Düşme Kararı

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine, imar kirliliğine neden olma suçundan açılan davanın düşmesine ilişkin hükümler ile 3621 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1- Katılan M.. B.. vekilinin, 3621 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı CMK'nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına katılan vekili tarafından yapılan itirazın Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince kesin olarak karara bağlandığı anlaşılmakla, dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

2- Katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında açılan davanın düşmesine, katılan M.. B.. vekilinin, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:

Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 gün ve 65–69, 22/10/2002 gün ve 234–366, 04/07/2006 gün ve 127–180, 03/05/2011 gün ve 155–80, 21/02/2012 gün ve 279–55, 15/04/2014 gün ve 599-190, 28/03/2017 gün ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 gün ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan zarar gören ve mahkemece davaya katılmasına karar verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına hazine vekilinin, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık M.. D.. hakkında tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı; mahkemece hakkında katılma kararı verilen M.. B..nın, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan davaya katılma ve tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılanlar vekillerinin temyiz itirazlarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,

3- Katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin temyiz itirazları ile katılan M.. B.. vekilinin imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında açılan davanın düşmesine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise:

Sanık hakkında, 06/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda ayrıntılarıyla açıklanan eylemlere ilişkin olarak 2863 sayılı Kanuna aykırılık, imar kirliliğine neden olma ve 3621 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından dava açıldığı, sanığın, Cumhuriyet savcısı huzurunda alınan savunmasında, gelen müşterilerin denize girebilmeleri için zorunlu olarak falezlerin bulunduğu alanda iniş ve çıkışa müsait platformlar yaptıklarını, alanda müşterilerin merdivenlerle veya asansörle falezlerin altına inerek güneşlendiklerini ve denize girdiklerini, yapılan platform ve yapılar kıyı mevzuatına ve 2863 sayılı Kanuna aykırılık oluştursa bile kendilerine verilen 5 yıldızlı otel ruhsatının gereği gibi kullanılabilmesi, otelden tam anlamıyla istifade edilebilmesi için gelen müşterilerin denize girebilmelerinin zorunlu olduğunu, müşterilerin denize girebilmesi için de zeminde mevcut olan yapının yapılmasının normal sayılması gerektiğini, aksi takdirde müşterilerin denizden yararlanamayacak ve dolayısı ile otelin deniz kıyısında olmasının da, turistik tesis olmasının da bir önemi kalmayacağını beyan ettiğinin, mahkemece yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan 02/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda, deniz üzerindeki beton plaj ve şezlong alanı ile falezler üzerindeki beton gezi yollarının, depo yapısının ve plaja iniş merdivenlerinin keşif sırasında mevcut olduğunun tespit edilmesi karşısında, sanığın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan beraatine, imar kirliliğine neden olma suçundan açılan davanın düşmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı anlaşılmakla; sanık tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan tek bir eylem bulunması ve 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinin, 5237 sayılı TCK'nın 184. maddesine göre özel norm niteliği taşıması karşısında, “özel normun önceliği” ilkesi gereği eylem 2863 sayılı Kanuna göre değerlendirilip, anılan Kanunun 65/1. maddesi gereğince sanığın mahkumiyetine, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, anılan suçtan da düşme hükmü tesis edilmek suretiyle tek eylemden iki farklı suç nitelendirmesi ile iki ayrı hüküm kurulması,

Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 09/07/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/7608 Esas, 2019/8277 Karar)